-
1 bıçak çekmek
бро́ситься с ножо́м, угрожа́ть кому-л. ножо́м -
2 bıçak çekmek
шъэжъые къихын -
3 bıçak çekmek
to attack with a drawn knife -
4 bıçak
1) Messer nt\bıçak çekmek ein Messer ziehen\bıçak gibi messerscharfbir şeyde \bıçak kemiğe dayanmak ( fig) etw ist unerträglich geworden; ( parasızlıktan) jdm sitzt das Messer an der Kehlekeskin/kör \bıçak ein scharfes/stumpfes Messerbıçağın sırtı ve yalımı der Rücken und die Schneide der Klingeorağın/tırpanın bıçağı die Klinge der Sichel/der Sense\bıçak altına yatmak unters Messer kommenbirine \bıçak atmak jdn unters Messer nehmen -
5 bıçak
bıçak kemiğe dayandı es ist unerträglich geworden; es ist allerhöchste Zeit;-e bıçak çekmek mit dem Messer bedrohen A;bıçak yeri Stichwunde f;bıçak yüzü Schneide f;bıçağın ağzında olmak fig auf des Messers Schneide stehen -
6 bıçak
нож (м)* * *озвонч. -ğıbıçak sırtı — тупа́я сторона́ ножа́
bıçak yarası — ножева́я ра́на
bıçak yeri — рубе́ц / шрам от ножево́й ра́ны
bıçak yüzü — ле́звие ножа́
••- bıçak atmak
- bıçak bıçağa gelmek
- bıçak çekmek
- bıçak gibi kesip atmak
- bıçak sırtı
- bıçak yemek -
7 çekmek
дёргать тяну́ть* * *1) -i, -e врз. тяну́ть, тащи́ть2) -i натя́гиватьdizginleri çekmek — натяну́ть пово́дья
3) -i вытя́гивать, выта́скиватьkura çekmek — тяну́ть жре́бий
piyango çekmek — вы́тянуть лотере́йный биле́т
4) -i извлека́тьgülyağı çekmek — извлека́ть ро́зовое ма́сло
5) -i вытя́гивать, вса́сывать; поглоща́тьburnuna su çekmek — втяну́ть во́ду но́сом
süngür bütün suyu çekti — гу́бка поглоти́ла всю во́ду
6) -i, -den выводи́ть; отводи́ть кого-чтоdevlet, elçisini çekti — госуда́рство отозва́ло своего́ посла́
kumardan çekmek — оторва́ть от карт
kuvvetleri geri çekmek — вы́вести войска́
7) -i, -den изыма́ть, убира́тьbankadan para çekmek — изъя́ть де́ньги из ба́нка
ekini tarladan çekmek — убра́ть с по́ля хлеб
8) -i, -e натя́гиватьayağına çizmeleri çekmek — натяну́ть на́ ноги сапоги́
kasketini gözlerine çekti — он надви́нул фура́жку на глаза́
9) протя́гивать загражде́ние, отгора́живатьçit çekmek — обнести́ забо́ром
perde çekmek — натяну́ть занаве́ску
10) -i, -e покрыва́ть (краской и т. п.)kaşına rastık çekmek — сурьми́ть бро́ви
gözüne sürme çekmek — подводи́ть глаза́ сурьмо́й
11) -i вы́тащить, вы́хватить (нож, саблю и т. п.)bıçak çekmek — вы́хватить нож
kılıç çekmek — обнажи́ть са́блю
12) -i избива́ть, битьdayak çekmek — бить, дуба́сить
sopa çekmek — отколоти́ть па́лкой
şüt çekmek — спорт. бить / уда́рить по мячу́
13) ве́сить, име́ть весkaç kilo çeker? — ско́лько килогра́ммов [ве́сит]?
14) -i выде́рживать какой-л. вес; поднима́ть грузbu araba o kadar yükü çekmez — э́та подво́да не мо́жет потяну́ть тако́й груз
15) -i, -e копи́ровать, кальки́роватьkopya çekmek — а) копи́ровать; б) спи́сывать ( о школьнике)
temize çekmek — переписа́ть на́бело́
16) дава́ть уса́дку ( о ткани)kumaş yıkanınca çekti — по́сле сти́рки мате́рия се́ла
17) -e быть похо́жим, име́ть схо́дствоbabasına çekti — он пошёл в отца́
18) -i, -e привлека́ть кого к чемуhesaba çekmek — призва́ть к отве́ту
sınava çekmek — экзаменова́ть
sorguya çekmek — устро́ить допро́с
19) терпе́ть, претерпева́ть, переноси́ть (страдания, муки и т. п.), страда́тьçok çekecekti — ему́ предстоя́ло мно́го пережи́ть
ettiğini çekmek — нести́ ка́ру за соде́янное
neler çektik neler! — и чего́ то́лько мы не натерпе́лись!
20) -i притя́гивать, привлека́ть кого-чтоdikkatini çekmek — привлека́ть внима́ние
merakını çekmek — вызыва́ть чьё-л. любопы́тство; заинтересова́ть кого
21) выве́шивать, поднима́ть (флаг, знамя)22) ста́вить (банки, пиявки)vantuz çekmek — ста́вить ба́нки
23) истолко́вывать (что-л. каким-л. образом); припи́сывать что кому; относи́ть за счёт кого-чегоbak, sözümü neye çekti — посмотри́, как он поверну́л мои́ слова́
fenaya çekmek — извраща́ть, толкова́ть превра́тно
24) -i выпи́сывать; оформля́ть, пуска́ть в оборо́т (вексель и т. п.)25) дли́ться, тяну́ться (о поездке, дороге)bu yol iki saat çekti — э́та доро́га дли́лась два часа́
26) моло́ть (кофе, перец и т. п.)27) фотографи́ровать; снима́ть фильм28) шутл. толка́ть, держа́ть речь29) арго пить, закла́дывать••- çekip gitmek
- çekiver kuyruğunu -
8 çekmek
v. pull, draw, magnetize, attract; pull over, pull away, suffer, go through, undergo, bear; shrink; tow, tow away; take after, carry, engross, hold, inhale, sip, abide, absorb, bear with, brook, captivate, catch, charm, drag, draw off, draw on--------çekmek (ağırlık)v. turn the scale at, scale in, go to scale at, scale out--------çekmek (bandıra)v. pull up--------çekmek (bayrak)v. hoist, run up--------çekmek (bıçak)v. whisk--------çekmek (dikkat)v. arrest--------çekmek (fiil)v. conjugate--------çekmek (kürek)v. toss--------çekmek (silah)v. up with--------çekmek (yayın)v. receive--------çekmek (zorlukla)v. claw--------çekmek (çorap vb.)v. stretch* * *pull -
9 bıçak
"knife. - ağzı the sharp edge of a knife. - altına yatmak colloq. to have an operation. - atmak /a/ 1. to throw a knife (at). 2. to knife. - bıçağa knife to knife; at daggers drawn. - çekmek /a/ to threaten (someone) with a knife. - gibi kesmek /ı/ to cut off, stop (a pain) at once. - kemiğe dayanmak to get to be unendurable. - sırtı kadar fark a hair-breadth´s difference. - yemek to get knifed." -
10 ağız
рот (м)* * *I выпад. -ğzı1) рот, пасть2) го́рло, го́рлышко; выходно́е отве́рстиеağzı dar şişe — буты́лка с у́зким го́рлышком
cebin ağzı — про́резь карма́на
yanardağın ağzı — кра́тер вулка́на
3) вход (в бухту, залив и т. п.)körfezin ağzı — вход в зали́в
4) нача́ло ( дороги)yolun ağzında — в нача́ле доро́ги
5) края́ (сосуда и т. п.)bardağın ağzı — края́ стака́на
testinin ağzı — края́ кувши́на
6) у́стьеçay ağzı — у́стье реки́
7) разви́лка, перекрёстокdört yol ağzı — перекрёсток доро́г
iki yol ağzı — разви́лка
8) ле́звие9) диале́кт, го́ворRumeli ağzı — румели́йский диале́кт
10) тон, мане́ра ( разговора)ağzı değişti — он заговори́л по-друго́му
bana karşı bu ağzı kullanma — ты со мной таки́м то́ном не разгова́ривай
11) муз. мело́дии, напе́вы (какой-л. местности)12) разг. разsobayı günde iki ağız yakıyoruz — мы то́пим печь два ра́за в день
••ağzı torba değil ki büzesin — погов. на чужо́й рото́к не наки́нешь плато́к
ağız yüreğin artığını / taşkınını söyler — посл. у кого́ что боли́т, тот о том и говори́т
- ağzında- ağzı açık ayran delisi
- ağzı açık kalmak
- ağzını açıp gözünü yummak
- ağız açmak
- ağzını açmak
- ağız açmamak
- ağzını açmamak
- ağız açtırmamak
- ağız ağza vermek
- ağızdan ağza
- ağızdan ağza geçmek
- ağza alınmaz
- ağza almamak
- ağzına aptesle almak
- ağzını aramak
- ağzına atmak
- ağzından baklayı çıkarmak
- ağzında bakla ıslanmamak
- ağzına bakmak
- ağzının içine bakmak
- ağzına baktırmak
- ağzından bal akmak
- ağzını bıçak açmamak
- ağzına bir kemik bırakmak
- ağzına bir parmak bal çalmak
- ağzında gevelemek
- ağız bozukluğu
- ağız burun birbirine karışmak
- ağzı burnu yerinde
- ağzından çıkanı kulağı duymamak
- ağzından çıkanı kulağı işitmemek
- ağzından çıkmak
- ağız değişikliği
- ağız değiştirmek
- ağzını dilini bağlamak
- ağız dil vermemek
- ağzı dili kurumak - ağzından düşürmemek
- ağzından girip burnundan çıkmak
- ağzı havada
- ağzını havaya açmak
- ağzını hayıra aç!
- ağzıyla kuş tutmak
- ağzından kaçırmak
- ağzını kapamak
- ağzını kiraya vermek
- ağzının kokusunu çekmek
- ağzı kulağına varmak
- ağzı kulaklarına varmak
- ağız kullanmak
- ağzı kurusun!
- ağzından lâf almak
- ağzı lâf yapıyor
- ağzı lâkırdı yapıyor
- ağzından lokmasını almak
- ağzını öpeyim!
- ağzının payını vermek
- ağzının ölçüsünü vermek
- ağız persengi
- ağzının perhizi yok
- ağız satmak
- ağzını sıkı tutmak
- ağzını pek tutmak
- ağzı sulanmak
- ağzı süt kokuyor
- ağız tadıyla
- ağzının tadıyla
- ağzının tadını almak
- ağzının tadını bilmek
- ağzını tıkamak
- ağzını topla!
- ağzı var dili yok
- ağzı yanmak
- ağız yaymak
- ağzından yel alsın!
- ağzını yoklamak
- bir ağızdan
- hep bir ağızdan IIмоло́зиво -
11 ağız
ağız < ağzı> Mund m; hayvan a Maul n; kap, torba Öffnung f; körfez, galeri Einfahrt f; mağara Eingang m; volkan Krater m; yol Abzweigung f, Kreuzung f; GR Mundart f, Dialekt m; Ton m, Art f des Sprechers; MUS Art zu singen; bıçak Schneide f;ağız açmamak den Mund nicht aufmachen (fam aufkriegen), schweigen;ağız ağza konuşmak unter vier Augen sprechen;ağız ağza vermek tuscheln;-e ağız etmek jemandem etwas weismachen wollen;ağız kavgası Schimpferei f;ağız kokusu üble(r) Mundgeruch;yumuşak usw bir ağız kullanmak einen sanften usw Ton einsetzen;ağız ağız prahlen;ağız tadı Genuss m, Behaglichkeit f;ağız tadıyla genießend, in aller Ruhe;ağız tütünü Kautabak m;ağız yapmak heucheln;ağza alınmaz ungenießbar; unanständig (Worte);ağz(ın)a almamak verschweigen, übergehen;ağza düşmek ins Gerede kommen;ağza koyacak bir şey etwas Essbares;ilk ağızda auf Anhieb;ağızdan MED oral; vom Hörensagen;ağızdan ağza von Mund zu Mund; -auf den Zahn fühlen;-in ağzı açık kalmak Mund und Nase aufsperren;ağzı bozuk adj Schandmaul n;ağzı büyük adj Aufschneider m;ağzı gevşek Schwätzer m;ağzı kara adj Schwarzseher m; Lästermaul n;-e ağzı varmamak sich nicht trauen zu sagen;-in ağzına bakmak nach dem Mund reden;ağzına burnuna bulaştırmak verpatzen;b-ne ağzına geleni söylemek jemanden ausschimpfen;ağzına kadar dolu bis zum Rand gefüllt;b-nin ağzına lâyık jemandem sehr zu empfehlen (zu essen, trinken);birbirinin ağzına tükürmek einander heruntermachen;-in ağzında bakla ıslanmamak kein Geheimnis für sich behalten können;-in ağzından çıkmak Wort jemandem entschlüpfen;bş-i b-nin ağzından kapmak jemandem (mit Worten) zuvorkommen; fam so rausfahren;-in ağzından laf almak jemanden aushorchen;ağzından (laf) kaçırmak sich verplappern;ağzını açmak den Mund aufmachen (a zum Sprechen); losschimpfen; dumm gucken;ağzını havaya oder poyraza açmak das Nachsehen haben;-in ağzını açtırmamak jemanden nicht zu Worte kommen lassen;-in ağzını aramak jemanden ausfragen, aushorchen;ağzını bozmak fluchen (und wettern);ağzını kiraya mı verdin? hast du die Sprache verloren?;ağzını tutmak verschwiegen sein;-in ağzının içine bakmak an jemandes Mund hängen;-in ağzının kâhyası olmak jemandem vorschreiben, was er sagt;-in ağzının kokusunu çekmek jemanden ertragen müssen;-in ağzının suyu akıyor das Wasser läuft jemandem im Munde zusammen;-den ağzının tadını almak böse Erfahrungen machen mit;b-nin ağzının tadını kaçırmak jemandem etwas verderben -
12 demir
1.1) желе́зоdemir bileşikleri — желе́зные спла́вы
demir boku — [до́менный] шлак; ока́лина
demir cevheri — желе́зная руда́
demir(i) çekmek — тяну́ть желе́зо
demir çelik işçisi — металлу́рг
2) око́вы, кандалы́- ı demire vurmak — закова́ть в кандалы́
3) (тж. gemi demiri) я́корьdemir almak — сня́ться с я́коря
demir atmak — а) бро́сить я́корь; б) обоснова́ться
demir (atma) yeri — я́корная стоя́нка
demir kaldırmak — поднима́ть я́корь; снима́ться с я́коря
demir resmi — я́корный сбор
demir taramak — дрейфова́ть при о́тданном я́коре
demir üzerinde — гото́вый к отплы́тию, сня́тый с я́коря
demir de yatmak — стоя́ть на я́коре
4) желе́зная часть (инструмента и т. п.)bıçak demiri — желе́зная часть ножа́
kof demiri — желе́зная задви́жка, желе́зный засо́в
ocak demiri — печна́я задви́жка
pencere demiri — око́нная ско́ба
2.желе́зныйdemir çubuk — а) желе́зный прут; б) армату́ра
demir kasa — сейф, несгора́емый шкаф
См. также в других словарях:
bıçak çekmek — üzerindeki bıçağı birden eline alarak birine saplamaya hazırlanmak Köy delikanlılarının bıçak çekmeye elleri bile değmedi. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
bıçak — is., ğı 1) Bir sap ve çelik bölümden oluşan kesici araç Ekmek bıçağı. Sebze bıçağı. 2) Çeşitli kesme işlerinde kullanılan keskin ağızlı araç Basımevi bıçağı. Birleşik Sözler bıçaksırtı bıçak sırtı çatal bıçak takımı … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekişmek — nsz, le 1) İki yönünden karşılıklı çekmek Halat çekişmek. 2) Bir şeyi birbirine karşı çekmek Bıçak çekişmek. 3) Aralarında ad, niyet, kâğıt veya piyango çekmek Kura çekiştiler. 4) mec. Ağız kavgası etmek Seninle çekişmek lazım, büyük hareketlerin … Çağatay Osmanlı Sözlük
Грамматика турецкого языка — Турецкий язык относится к агглютинативным (или «приклеивающим») языкам и, тем самым, существенно отличается от индоевропейских. Содержание 1 Морфология 1.1 Гармония гласных 1.2 Число … Википедия
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
arık — 1. sf., esk. Zayıf, cılız, kuru, sıska Arık, zayıf bir buzağı kuyruğunu sallayarak gidiyordu. M. Ş. Esendal Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller arık ata kuyruğu da yüktür arık etten yağlı tirit olmaz arık öküze bıçak çalınmaz 2. is., hlk. 1) Ark… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekme — is. 1) Çekmek işi Siyah kehribar tespihini çekmeye başladı. C. Uçuk 2) Çekmece Sonra çekmesinden pembe bir dosya çıkarıp önüne sürdü. H. Taner 3) Yüksekteki ince dalları çekip kesmeye yarar, ay biçiminde, uzun saplı, ağzı tırtıklı bıçak 4) Parmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ustura — is., Far. usturre Tıraş için kullanılan, açılır kapanır, çok keskin bıçak, baş bıçağı, yülgü Tayyar ile kalfaları tertemiz giyinmişler, boyuna ellerindeki yepyeni usturaları kılağılıyorlar. O. C. Kaygılı Birleşik Sözler ustura taşı Atasözü, Deyim … Çağatay Osmanlı Sözlük